Mey'den Hare Stratejileri

30 Kasım 2006 Perşembe

Mey İçki’nin Hare likörü için geliştirilen kampanyasının stratejisi az gelişmiş likör kategorisinde yol gösterici bir davranış sergilemesi üzerine kurulmuş. İletişim hedefleri, Hare marka bilinirliğini güçlendirmek ve kullanımı artırmak olarak tanımlanıyor. Yani likörü genç hedef kitle için çekici bir ürün haline getirmek. Bu hedefler doğrultusunda tat uzmanlarıyla çalışılarak Hare’li kokteyller yaratılmış: Hare Dudu, Hare Zen, Hare Vişna, Hare Nane, Hare Muzo, Hare ile Havva.
Bu 6 kokteyl arasından ise “star” olabilecek 3 kokteyl iletişime taşınmış: Hare Dudu, Hare Zen, Hare Vişna. Hare’nin renkli, meyveli ürün özelliklerinden yola çıkılarak marka kimliği yaratılmış. İletişim tonu, Hare’nin renkli, eğlenceli, genç ve modern dünyasını yansıtıyor. Hare’nin yeni kullanım alanlarıyla tüketicinin hayatında yer alması hedefleniyor. (Kaynak : Marketing Türkiye)

Hare Likör, yukarıda bahsedilen çalışmalarla Türkiye'nin Pazarlama Oscarı olarak nitelendirilen Think Marketing ödüllerinde, "Yeni Marka Yaratma" ödülünü kazandı.
Ayrıca, web sitesini ziyaret etmenizi öneriyorum. Uzakdoğu esintileri taşıyan müziğini ve ambalaj tasarımlarını eminim çok beğeneceksiniz...
http://www.harelikor.com

Hatırla Sevgili

27 Kasım 2006 Pazartesi

Aslında aklımda buraya dökülmeye hazır binlerce cümle var. Ama nasıl sıralayıp yazacağımı bilmiyorum. Bu yazı sizi sıkar mı yoksa benim hissettiklerimi yansıtır ve size de aynı duyguları yaşatır mı bilmem... Konu Atv'nin yeni dizisi "Hatırla Sevgili"... Uzun zamandır reklamları yapılıyordu ama ben geçen Cuma akşamına kadar hiç izlememiştim. İş nedeniyle o gece Konya'daydım ve dizinin yayınlanmış ilk 3 bölümünün tekrarı vardı. İzlemeye başladığımda çok yorgundum ve hemen uyumak istiyordum ama bir anda gözlerim açılıverdi. İlgisiz bi şekilde ekrana bakarken bi anda Büyük Ada'yı gördüm.


Oldum olası yanlış bir zamanda doğduğumu söylerim. Benim 50'li yıllarda doğmam ve yaşamam gerekirdi diye düşünürüm. O yıllara ve Türki'yenin o dönemlerine karşı inanılmaz bir ilgi ve merak duyarım. Büyük Ada'ya hayranlığım ise Şirin Devrim'in Şakir Paşa Ailesi'ni okuduğumdan beri iyice artmıştır.


Hatırla Sevgili'nin konusu, Adnan Menderes'in başbakanlık yaptığı bir dönemde Büyük Ada'da başlayan bir aşk hikayesi... O dönemle ilgili uzun araştırmalar yapılarak yazılmış bir senaryo... Ve insanı bir anda içine alıveren bir masal... Hayranlıkla izledim ve hiç bitmesin istedim.


Dizi bitince içimden geçenleri hemen orada yazmak istedim ama kalemimi, çok beğendiği için otobüste yanımda oturan teyzeye hediye ettiğimi unutmuşum. Bende burdan yazmaya karar verdim. O andan aklımda kalanları aynen aktarıyorum :


Türkiye o zamanlar bugüne göre çok daha iyi eğitimli ve görgülüymüş. Zarafet, kibarlık, saygı, duyarlılık herkesin ortak özelliğiymiş. Nedense o dönemi bugün yaşıyor olsaydık çok daha rahat Avrupa Birliği'ne girermişiz diye düşündüm. İnsanlar eğitimli, kültürlü... Çok daha az iletişim aracı olmasına rağmen, herkes ülkenin durumu ile daha yakından ilgili ve bilgili... Avrupa'nın etkisi altında kalmış gözüyle bakılan o dönemde aslında Avrupa'nın ülkemize bakışı da bugünden çok farklıymış ve Türkiye zaten bir Avrupa ülkesiymiş.


Ve gerçek aşk... Genç bir kızın gerçek aşkı anlatışı... Saf, temiz, karşılıksız...
Yani... bugün artık hiç olmayan şeyler.... ... ... ...

Marka Olmak Sosyal Sorumluluk Gerektirir

25 Kasım 2006 Cumartesi

Tercih ettiğiniz markaların aynı zamanda sosyal sorumluluk sahibi olması sizin için ne ifade eder? Tüketmek üzere aldığınız ürünlere ödediğiniz paranın bir kısmının ihtiyacı olanlara ulaştırılması, yada insanlığa faydalı bir iş için kullanılması sizi mutlu etmez mi? 1976 yılında İngiltere'nin güneyinde bulunan Brighton'da, küçük bir dükkanda elle hazırlanan 25 çeşit ürünle hikayesine başlayan Body Shop, o günden beri kendine sosyal sorumluluk sahibi olmayı ve ürün satmaktan çok satılan ürünlerin insanlığa ve doğal yaşama faydalı olmasını ilke edinmiş bir marka. Body Shop marka değerlerini şöyle ifade ediyor :

1) Hayvanlar üzerinde deney yapılmasına karşıyız..

2) Yerel ticareti destekliyoruz..

3) Kendinizi önemsemenizi öneriyoruz..

4) İnsan haklarını savunuyoruz..

5) Dünyamızı koruyoruz...



Marka, bu değerlerini başlattığı kampanyalarla da sonuna kadar destekliyor. 10 yıl önce Kanada'da aile içi şiddetin düzeyini vurgulamak ve değişim sağlamak amacıyla başlattıkları "Aile İçi Şiddete Sessiz Kalma" kampanyası bunun en güzel örneği. Avrupa, Asya ve ABD’deki The Body Shop mağazalarının katılımıyla genişleyen kampanya, The Body Shop’un kurucusu Anita Roddick’in ziyaretiyle Türkiye’de de 2004 yılında başladı.



The Body Shop, Türkiye’de Kadının İnsan Hakları -Yeni Çözümler Vakfı ile birlikte hayata geçirdiği “Aile İçi Şiddete Sessiz Kalma Kampanyası” ile; - Bu önemli konuya kamuoyunun dikkatini çekerek bilinirlik ve bilinç yaratmayı amaçlıyor.

- Aile içi şiddetin Türkiye’de bir tabu olmasını yıkmayı ve kadınların şiddet gördüğünde nereye gideceğini ne yapacağını bilmelerini istiyor.
-İnsan haklarını savunmaya kararlı olan, herkesin eşit hakları olduğuna inanan The Body Shop, bu sorunu kapalı kapılardan öteye taşıyarak kadınları aile içi şiddete ve karşı seslerini yükseltmeye teşvik ediyor.
- Bu sorunu açığa çıkarmayı, müşterilerini, çalışanlarını ve şiddete maruz kalan herkesi bu konuda desteklemeyi ve eğitmeyi hedefliyor.
-Desteğe gerek duyan dostlarımıza ve sevdiklerimize yardım etmemiz ve onların hayatlarındaki şiddete son vermekte yalnız olmadıklarını hissettirmemiz konusunda da yol gösteriyor.
- Kampanyanın amaca, mağaza personeli ve müşterilerinin el ele hep beraber ulaşması için platformlar yaratıyor.

The Body Shop, uzun vadeli sosyal sorumluluk yaklaşımıyla gerçekleştirdiği “Aile İçi Şiddete Sessiz Kalma” kampanyasını çalışanlarının ve müşterinin katkılarıyla devam ettirmeyi planlıyor.

Body Shop Kurucusu ve Onursal Başkanı Anita Roddick, bir markayı yaratmanın aynı zamanda insanlığa yapılan büyük bir hizmet olduğunu düşünüyor ve şöyle diyor :

“Bir grup düşünceli ve idealist insanın dünyayı değiştirebileceğinden kuşkunuz olmasın. Aslında dünyayı değiştirenler hep bu bir grup insan olmuştur.”

"Made in" İbaresi Onay Bekliyor

23 Kasım 2006 Perşembe

İtalyan hazır giyimcilerin önderlik ettiği ve ardından Avrupa’da seramikten mobilyaya tüm imalat sanayinin destek verdiği, ürünün nerede üretildiğini gösterme zorunluluğunu içeren "Made in" çalışması, Avrupa Birliği Konseyi tarafından onaylanmayı bekliyor. Uygulamanın Uzakdoğu’ya sosyal kota niteliğinde olacağı belirtiliyor. Önümüzdeki günlerde Made in için yoğun reklam kampanyasına başlanacak.
Ürünlerin nerede yapıldığının gösterilmesini kapsayan ve İtalya’nın önderlik ettiği "Made in for Transparency" kampanyası Avrupa Birliği Konseyi’nin vereceği kararı etkilemek için lobi faaliyetlerine başladı. İtalyan hazır giyimcilerin önderlik ettiği kampanyaya, Çin başta olmak üzere Uzakdoğu üretiminden olumsuz etkilenen seramikten mobilyaya, kürkten ayakkabıya tüm imalat sanayi destek vermeye başladı. İtalyan hazır giyimcilerin ilk destek talebini ilettikleri Türk meslektaşları da Made in çalışmasına sahip çıktı. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Süleyman Orakçıoğlu Türk ürünlerine Avrupa’da üretilmiş statüsü kazandıracak uygulamanın, kalite algısına da olumlu yansıyacağını belirterek "Ürünün nerede üretildiği şeffaf olmalı. Tüketicinin bunu bilmeye hakkı var. Bu, Avrupa standartlarına uygun üretim yapmayan Çin başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerine bir nevi sosyal kota olacak" diye konuştu.
Konsey Onaylayacak
Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı ve şu anda Avrupa Birliği Konseyi’nin gündeminde bulunan raporla ilgili olarak 24 İtalyan örgütü birleşerek, Konsey’in ürünlerin menşe ülkelerinin belirtilme zorunluluğu getirilmesi yönünde karar vermesi için faaliyetlere başladı. Konsey’in kararını yılbaşına kadar verebileceği bildiriliyor. Made in ile topluluk standardının dışında üretim yapanların ayırt edilmesi hedefleniyor.
Kuzey-Güney Çarpışması
İHKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu İtalya dahil üretici konumundaki güney Avrupa ülkelerinin Türkiye gibi Çin’den dertli olduğunu ve tehlikeyi durdurmak adına harekete geçtiklerini belirterek "Burada tüccar konumundaki kuzey ülkeleri ile üretici güney ülkelerin çıkar çatışması var. Fakat Avrupa’da üretilen ürünler ile Avrupa’da üretilmeyen ürünlerin ayırt edilmesi lazım" dedi. Orakçıoğlu ABD’de ürünlerin menşe ülkelerinin belirtilme zorunluluğu olduğunu ve Çin’in de 6 ay önce benzer bir karar alarak aynı uygulamayı başlattığını hatırlatarak, Avrupa’nın bu konuda geç kaldığını kaydetti.
Aralıkta Reklam Atağı
Avrupa’nın haksız rekabet karşısında bağırmaya başladığına dikkat çeken Orakçıoğlu, "Artık dev ülkeler, tasarım ülkeleri de canlarının yanmaya başladığını hissetti" dedi. Lobi çalışmaları kapsamında, Koseyin kararını etkilemek için Almanya, İngiltere, Belçika, Hollanda gibi kuzey ülkelerinde televizyonlar dahil reklam kampanyalarına başlanıyor. İlk kampanya ise Aralık ayında Almanya’da başlayacak.
Avrupalı Türk ürünleri

Süleyman Orakçıoğlu Konsey’in onaylaması halinde Türkiye’de üretilmiş ürünlerin de Avrupa’da üretilmiş sayılacağını vurgulayarak şunları söyledi: "Türkiye de Avrupa üretim bölgesi içerisinde değerlendiriliyor. Türkiye’de üretilenler de Avrupa malı sayılıyor. Türk malları Avrupa standartlarında üretiliyor. Made in bu standartlara uyduğumuzun bir işareti olacak. Biz made in EU (Avrupa malı) ibaresini kullanırken pekçok rakibimiz kullanamayacak. Haksız rekabet yaratan ülkelerin önü kesilecek. Bu uygulamayla Türkiye’nin Avrupa’da pazar payı artar."
Avrupalı marka da haksız rekabet edemeyecek
Uygulama ile Avrupa dışında üretim yapan Avrupalı markalar da ayrıştırılmış olacak. Süleyman Orakçıoğlu böylece Avrupa’da üretilmiş izleniminin yarattığı haksız rekabetin ortadan kaldırılacağını belirterek "İtalyan marka üretimini Çin’de yaptırmışsa bu belli olacak. Markanın orijini Avrupalı, üretim Uzakdoğu’da... Tüketici bunu bilecek. Bundan avantaj sağlanılması önlenecek" şeklinde konuştu.
Kaynak: Hürriyet

Uniball'dan Rengarenk Kalemler

22 Kasım 2006 Çarşamba

Uni-ball, okulların açılmasına çok az bir süre kala Signo serisi için yeni bir reklam kampanyasına başladı. Uni-ball’ un yaratıcı iletişim diliyle hazırlanan reklam kampanyası, kalemlerin özelliklerini vurgularken, renkli ve eğlenceli tasarımlarıyla da dikkat çekiyor.

Uni-ball Signo serisi yeni “ jel roller ” teknolojisiyle birbirinden renkli seçenekler sunuyor...





Eminim benim gibi kalem hastaları vardır içinizde. İşyerinde kalemlikte yer kalmadığı için, çekmeceye doldurduğum, yada masamın üzerine dağılmış, aynı şekilde evde de orda burda heryerde sayısını bilmediğim kadar kalemim var. Ama bunları görünce hepsini toplayıp bi kutuya doldurmaya karar verdim :) Bunlardan alıyorum ama şimdiden söyleyeyim, dokunanı yakarım..!


İşletmeler İçin Yeni Stratejiler : İtibar Yönetimi

14 Kasım 2006 Salı


Son günlerde sıkça duymaya başladığımız, ama adından aşağı yukarı ne demek olduğunu tahmin ettiğimiz bir konu İtibar Yönetimi... Halkla İlişkiler'in yeni bir dalı olarak ortaya çıkmış ve ülkemizde Amerikalı Profesör Charles Fombrun tarafından verilen bir konferanstan sonra iyice duyulmuş. İtibar yönetimi; şirketlerin, sadece müşteriyi memnun etmekle yetinmeyip, sosyal çevreyide dikkate alarak yeni işletme politikaları oluşturmalarını sağlıyor.
Fombrun tarafından geliştirilen Reputation Quotient (itibar katsayısı) modeli ile, halka açık şirketlerin itibarı ölçülüyor ve sonuçlar ekonomi dergilerinde yayınlanıyor. Yayınlanan listelerde, üst sıralarda yer alan işletmelerin marka değerleri yükseliyor ve hisseleri büyük kazanç sağlıyor. Amerika'da son yıllarda oldukça etkili olan model, ülkemizde Capital dergisinin öncülüğünde başlamış ve firmalar her geçen gün bu konuya olan ilgilerini arttırmaya başlamışlar. Ayrıca bu konuda, Salim Kadıbeşegil tarafından yazılmış bir de kitabımız var.
İtibarı kazanmak için önemli olan işletmenin her konuda tutarlı davranması, sunduğu ürün ve hizmetlerle farklılık yaratması. İtibar yönetimini uygulamak için, sadece halka açılmış bir firma olmanın çok da gerekli olmadığını düşünüyorum. Son günlerde bu konuda okuduklarımdan anladığım kadarıyla itibar yönetimi; pazarlamayı, halkla ilişkileri, müşteri ilişkileri yönetimini ve kaliteyi birbiriyle en iyi şekilde entegre edip firmanın kurumsal değerini en iyi şekilde ifade etmekten ibaret. Konu hakkında henüz çok fazla bilgiye sahip değilim ama sürekli takipteyim. En kısa zamanda, yine aynı konuyla ilgili yazılarım olacak... Sevgiler...

Edebiyata Aşık Olanlar İçin : K Dergi


Gerçi 6 hafta oldu. Artık yeni sayılmaz. Önce K Dergi ile tanışma hikayemizi anlatayım. Sevgili arkadaşım Marka-Cini Rabia ile birlikte bi akşam yürüyüşe çıkmıştık. Otobüs bileti almak için girdiğimiz bir gazete bayisinde kapağındaki Goethe'nin çok sevdiğim sözü "İnsan Kendini Yalnızca İnsanda Tanır"ı görünce, bu nedir? dedim. İlk sayısı olduğunu anlamadım başta. Fazla düşünmeden aldım hemen ve ikinci şaşkınlığı da fiyatıyla yaşadım : 1 YTL...

K Dergi, 2004 yılında Ahmet Altan'ı transfer eden Alkım Yayınları tarafından çıkartılmış, haftalık bir edebiyat dergisi. Ve inanılmayacak bişey daha : İlk sayısı 100.000 adet basılmış. Aklınıza hemen Türkiye'de bir edebiyat dergisini alacak bu kadar kişi var mıdır? sorusu gelecek. Bu soruyu Hürriyet gazetesi, Alkım Yayınları'nın sahiplerinden Başar Arslan'a sormuş ve "Bence var. Çünkü edebiyat aslında televizyondan daha eğlenceli." yanıtını almış. Başar Arslan’a 100 binlik baskıdan nasıl bir sonuç bekledikleri de sorulmuş. " Ne kadar satacağını göreceğiz. Doğrusu satış rakamına şu anda çok da aldırmıyoruz. Bir YTL ’ye satılan dergiyi yüz bin adet bastık çünkü isteyen herkes bu dergiye ulaşabilsin, okuyabilsin, edebiyat ortak bir konu haline gelsin istedik. Bunu da başaracağız. Türkiye, kalitenin, sanatın, edebiyatın sıkıcı olmadığını keşfedecek. Bu dergiyi okuyanlar, sadece entelektüellerin bildiği yazarların kendilerine ne kadar yakın olduklarını, onları severek bazen de onlara kızarak öğrenecekler. Bu öyle bir dergi ki her okuyucu yeni bir okuyucu daha kazandıracak. Bu dergiyi okuyan birinin okuduklarını kendisine saklaması imkansız, mutlaka paylaşmak isteyecektir. Edebiyatın televizyondan daha eğlenceli olduğunu göstereceğiz."

Alkım Yayınları'na K Dergi için çok teşekkür ediyorum. 6 haftadır Rabia ile birlikte, işe gidip gelirken yolda, öğle aralarında ve bulduğumuz her fırsatta okuyoruz. Biraz reklam gibi oldu ama bence dergi bu kadar övgüden fazlasını hakediyor. Yarın bi tane alıp sizde kendi gözlerinizle görebilirsiniz. (Eski sayıları isteyen varsa gönderebilirim....)

4 Milyon İnsan Birarada Ne Yapar?

9 Kasım 2006 Perşembe

yeğenim doğalı 14 gün oldu bugün. o doğduğundan beri tv izlemiyorum. 2 gündür bikaç kez reklamları izledim ve dikkatimi www.4milyoninsanburadaneyapiyor.com diye bağıran bi adam çekti.. bugün işyerinde bakacaktım ama fırsatım olmadı. az önce adresi bir defada yazmayı başarıp siteye girdim. eğer girmediyseniz eminim merak ediyorsunuzdur...



evet... kariyer.net'miş... yenilenmiş web sitesini tanıtmak için hazırlamışlar bu reklamı. reklamda, sitenin yeni tasarımıda çok hoşuma gitti... tebrikler diyorum. başka diyecek bişey yok...

Eşkiya'nın Kitabı Olur mu?

6 Kasım 2006 Pazartesi


Bu kitap sahneye çıktığı ilk günden, sinemaya gönül verip perdede devleşen bir oyuncunun izini sürmek, evrimini ve yarattığı karakterler galerisini gözler önüne sermek amacıyla yazılmıştır. Şener Şen tanıdık bir yüz, içimizi ısıtan bir eğlendirici, bir komedyen, bir trajedi kahramanı, bir eski zamanlar hikâyecisi olmanın ötesinde vicdanımız, sakarlığımız, aşkımız ve yoksunluğumuzdur; Şener Şen katıksız bizdir. Anılarımız, anlarımız, naif gülümsemelerimiz, göz yaşlarımız ve kaybettiklerimizle yeniden buluşmamızı sağlayan bir rehberin, bir oynamayan oyuncunun öyküsüdür anlatılan; bir şaklabanlar, şaşkınlar, üçkâğıtçılar, namuslular, kaybedenler, yalnızlar resmi geçidi... Mazi gönlünde bir yara olanlar için, Bir Şener Şen kitabı!